
Herhangi bir dinle ilham ve mitolojik çeşitlilik haricinde doğrudan bağlantım olmasa da, titreşimini ve mimarisini sevdiğim türbelerde meditasyon yapmayı pek seviyorum…
Bu bıcırık da Üsküdar’da benim bugün ilhamım oldu 🙂
Birinci fotoğrafta aşağıdaki diyalog geçti:
“Baba, baba yukarı gelsene hadi hadi! Annemin yanına gel, burası çok güzel”
Anne: “olmaz kızım, burası Kadın bölümü, bağırıp durma”
“Yaa banane, gelsin, niye orada ki?”
Evet, değil mi, niye orada ki?? 🙂
Çocuk biliyor…koşullanmaları ve dayatılan bilgisi yok henüz; varsa da, henüz zihninin derinlerine girip yaşamına dokunmamış…
Üçüncü fotoğrafta da içeri giren kızla sadece bir dakika içinde arkadaş oldu ve neşe içinde iletişim kurdular…:) içimdeki küçük Elif uyanmış bir şekilde, suratımda tebessümle izledim onları…
Oysa biz yetişkinler kapattık yeni arkadaşlara kendimizi…; kalplerimiz kapalı, yabancılardan korkuyoruz hatta…sosyal medyadan medet umar halde çoğu insan yalnızlığını gidermek için. Bir merhaba demek yerine vapurda, kitapçıda, pazarda, gözlerimiz etrafta değil telefon ekranlarında…:)
Lakin iyi haber şu ki:
Çocuk yaşıyor içimizde!
Hala neşeli, hala oyun peşinde, hala zihinsiz bakıyor dünyaya, hala bilge, seziyor, biliyor ve kalpten arkadaşlıklara açık…gülüyor ve en güzeli de “çocuk olduğunu bile bilmiyor çünkü sadece o anda olanın bitenin farkında”
🌻