
Sabahki seansımı yazma niyetiyle oturmuşken, başka bir güdü geldi ve bana bugünün “12 Eylül” olduğunu hatırlattı az önce…
İçimdeki faşisti düşündüm günün anlam ve önemine hitaben.
Arkasından Jung’u anımsadım: ondan öğrendiklerimi ve hala da öğrenmeye açıldıklarımı ve ona en çok yakıştığını hissettiğim bu fotoğrafımı paylaştım:
” Kişi aydınlık figürleri hayal ederek aydınlanmaz ama karanlığı bilinçli yaparak aydınlanabilir.”
Seremoniler yaparken, koşulsuz sevgi ve ışık niyeti ve varlığıyla oturan ben, aynı zamanda karanlık taraflarını da bilen ben olduğunda şifa gerçekleşiyor çünkü…
Çünkü bastırdığımız, görmek istemediğimiz ama bizi sinsi sinsi yönlendiren hallerimize ışık tutulduğunda gerçek güç ve huzurumuza erişebiliyor ve işte o zaman hayata özgün meyvelerimizi verebiliyoruz.
🖤
İçimdeki faşist neler yapıyor hakikaten kendine ve dünyaya?
Bugün bu soruyu soruyorum meditatif keşif olarak ben…☘
Nasıl etiketlerim var insanlara dair? Kimleri fişliyorum önyargımla?
Nasıl kontrol etmeye çalışıyorum herşeyi ve herkesi?
“Benim dediğim olmalı” halini ne sıklıkta yaşıyorum?
“Yok olsun” cümlesi kimler için geçiyor aklımdan?
Nasıl da alan tutmuyorum insanlara?
Nasıl da dinlemiyorum onları, hep kendi diyeceklerimi düşleyip?
Şefkati nerede kaybediyorum?
🌻
En önemlisi de kendime karşı nasıl faşistim?
Nasıl ve hangi durumlarda kendime alan vermiyorum, hangi kimliğimi görmezden geliyorum?
Kendimi nasıl hunharca eleştiriyorum?
Nerelerde şefkatsizim kendime?
İç eleştirmenim hangi cümlelerle saldırıyor canıma?
Sevgiyi nasıl kaybediyorum?
🌿
Soruyorum, hissediyorum
Soruyla kalıyorum
Işığa bir adım daha yaklaşıyorum…
Sevgiyi büyütmek için kalpten gelen bir niyetle…
Şefkat ve anlayış dolu bir Cumartesi akşamı dilerim…