
Ölüm haberi alıyoruz sürekli, haberleri her açtığımızda ya da belki bir tanıdık vasıtasıyla…Ölümle bir savaş bu aslında…
Aldığımız her nefeste sona doğru yaklaştığımızı bilsek de, her gün ölüme doğru yolculuk ettiğimizi bilsek de, tabi ki bunun farkındalığıyla yaşamıyoruz anlarımızı…Bu virüs sayesinde yolculuğumuzun hızlandığını hissediyoruz belki de…
Ölüm korkusu aslında en temel korkumuz…
Bu sabah korku ile ilgili bir Meditatif bir keşif yaptık seansta ve neler bulduk:
Korku aslında hep bir şeylerin yokluğu olarak kendini gösterdi…kendi varlığı yok…
“Sevginin yokluğu
Özün yokluğu
Güvenin yokluğu
Düşüncelerine inanma, düşüncelere ve zihnine yatırım yapma
Varlığını unutma…
Geçmişte kalma
Gelecekte olma
Acele etme..”
Aklıma Mevlana geliyor…Aşık ile Maşuk’un buluşması olarak ifade edilen “Şeb-i- Arus” geliyor… Mevlana’ya göre ruhun aslına dönüşü “kavuşma” ve “vuslat” ölüm…Seven ile sevilenin buluşması…
Eğer var olamıyorsak tam bu anda, ölümden daha çok korkuyoruz sanırım…Eğer varlığımızın farkında değilsek, yaşamıyorsak yeterince, belki de yavaş yavaş ölüyoruz…
Eğer haftaya öleceğimizi bilseydik, şu an ne yapıyor olurduk?
Ölmeden ölmek ne demek?
Sevginin farkında mıyız?
Doğadaki süreki ölüm, yeniden doğum döngüsünün farkında mıyız?
Bir altar yaptım bu sabah ölümü kutlamak için: doğanın yere bıraktıklarıyla…
“Sevgi korkudan üstün olsun kalplerimizde”… niyetiyle
Olsun🖤