
“Aslında cennette yaşıyoruz ama algılayamıyoruz: arketipleri, enerjiyi, doğanın yaşayan bilgeliğini görebilmeyi öğrenmek bu cennete bir adım daha yakınlaşmanın bir yolu olabilir. Kültürel koşullanmalardan ve dayatılan yaşam biçiminden sıyrılıp, bedenin, dişil ve eril enerjinin sağlıklı arketipleriyle seremoniler yapmak, doğanın döngülerinde kendi eşsiz varlığını hissetmek elimizde. Bu hal bize doğanın ruhlarıyla daha derinden bir ilişki kurma fırsatı verecek ve başka varoluş hallerini tatmayı öğretecektir…”
der bugünün ruhu bana…:)
Arketipler, metaforlar, seremoniler, dans ve şarkı ile yaşamayı bilmektir bu…İçinde “inanç” yoktur…Yaratıcılık, olma, hissetme ve bolca sevgi vardır…
Bugün içteki bilgelik ve “kişisel mitolojiyi”, kendi yolunu kutlama, zamanıdır…
Kış gün dönümünden ilham alıp içteki vahşi benliği besleme zamanıdır…
İçgüdüleri onurlandırma, yeryüzünün kendisine şükretme, önümüze gelen yiyecekteki yağmuru, toprağı, ateşi ve havayı bilme zamanıdır…
Ayakları yeryüzüne basıp “iyi ki varım ve olduğum gibiyim” deme zamanıdır…
Vücut sıvıları ile ay arasındaki ilişkiyi hissetme;
Tanrıçayı, kutsal erili kutlama zamanıdır…!
“Ben kimim” sorusunu sorduktan sonra “cevabın ta kendisi olma” zamanıdır…
Zihninde tutsak olup, dişi enerjiyi reddetmeye devam ettikçe acı çekmeye devam edeceğimizi anlama zamanıdır…
Benim kalçalarım ve ayaklarım karıncalanmaya başladı bile; birazdan gözlerimi açarım en karanlık gecenin kalbine bakmak için.
Kış Gün dönümünüz ve Kova Çağına girişimiz kutlu olsun!