
Atalarımın izinde giderken hiç bilmediğim bir travmayı öğrendim yeni. Duyduğum anda tüylerim kabardı, boğazıma ve mideme bir taş oturdu. Çok tanıdık bir hüzün ve öfke ile doldum. Hiç görmediğim, ne yazık ki tanıyamadığım bu akrabamla gururlandım, onun için hiddetlendim, tanıyamadığıma üzüldüm, iyi ki varmış dedim, muhtemelen onu öldürenlere de nefretle doldum, o da çok tanıdık geldi.
Yalçın Ergönül. Annemin dayısı, çok sevdiğim anneannemin erkek kardeşi…Sosyalistmiş; nurcular tarafından öldürülmüş, bir turunç ağacına asılmış…
“Antakya´ya çocuklarını okumaya gönderen ailelerin, kırsaldan gelen yoksul ve zeki çocuklara sahip çıkan, onlara ders veren, kitap okutan ve politikleştiren TİP´li Yalçın Ergönül” diye geçiyor internette bulduğum tek tük bloglarda.
Bir blogda kendisinden şöyle bahsediliyor:
“Türkiye sosyalist hareket tarihindeki ustalardan birinin ismi gerçekten « Yalçın Usta »dır. Onun sayesinde « Yalçın Usta »lık bir meslek olarak adlandırılabiliyor bugün. Yalçın Usta Antakyalıların çok iyi tanıdığı, ismi ilerici kuşaklarda birinden diğerine bir meşale gibi taşınan Yalçın Ergönül’dür.”
Kendisi yazar ve şairmiş aynı zamanda; bir şiirinden kısacık bir bölüm bulabildim bir de:
« Koooooş Spartaküs
Biz ışığı, hızı hürriyet olanlar
Biz (kaybedecek zincirlerinden gayri şeyi olmayanlar)
Biz on sekiz saat çalışıp
Islak kaldırımlarda aç dolaşanlar
Biz proletarya
Koşuyoruz, koşuyoruz peşinde…
Bizde her sokak bir Spartaküs bekliyor
Her ana bir Spartaküs’e gebe. »
İçimden ona dedim ki: “kendi hakikatimi, doğru bildiğimi paylaşmaktan geri durursam, cesaretimi kaybedersem şayet, seni hatırlayacağım. “
Toprağı bol olsun.